Günlük Konuşmalarımızda Dine İlişkin İfadeler nelerdir?

onlineilkokul boya kalem renkler

Günlük Konuşmalarımızda Dine İlişkin İfadeler nelerdir?

Günlük konuşmalarımızda hangi dinî ifadeleri kullanırız?

Günlük konuşmalarımızda kullandığımız birçok kelime ve ifade dinimizle ilgilidir. “Maşallah”, “inşallah”, “Allah korusun.” “Allah’tan umut kesilmez.” sözleri ilk akla gelen örneklerdir. Bu durum, dinin yaşamımızda önemli bir yere sahip olduğunu gösterir.

Günlük konuşmalarımızda dinimizle ilgili olarak kullanılan bazı kelimeler şunlardır: besmele, şükür, günah, sevap.

Peygamberimize vahiy gelmeden önce insanların pek çoğu taşları, ağaçları put ediniyor, onlara çok değer veriyor ve Allah’a ibadet eder gibi tapıyorlardı. Önemli konuşmalara başlarken Lat, Menat ve Uzza gibi putları anarak başlıyorlardı. Kur’an-ı Kerim bu âdeti değiştirmiştir. Övgü Allah’a mahsustur. Çünkü sadece Allah her şeyin sahibidir. Sadece o, her şeyi yaratıp yaşatan, hepsini koruyup esirgeyendir.

Dinî ifadeler, günlük konuşmalarımızda nerede ve nasıl kullanılır?

Günlük yaşantımızda çevremizdeki insanlarla çeşitli konularda konuşuruz. Bazen oynadığımız oyundan, bazen ailemizden, bazen de derslerimizden söz ederiz. Bu konuşmalarımız sırasında dinle ilgili bir çok sözcük ve deyim kullanırız. “inşallah”, “maşallah”, “Allah korusun.”, “Allah rahmet eylesin.”, “Allah sabırlı kulunu sever.”, “Allah’ını seversen”, “Hamdolsun.”, “Allah razı olsun.” bunlardan bazılarıdır.

Günlük konuşmalarımızda kullandığımız sözcük, deyim ve atasözleri arasında dinle ilgili ifadelerin bulunması dinin yaşamımızda önemli bir yeri olduğunu gösterir. Bu ifadelerin anlamlarını ve nerede, niçin, nasıl kullanıldıklarını öğrenmemiz, dini doğru anlamamıza katkı sağlar. Bu nedenle günlük konuşmalarımızda kullandığımız bu ifadeler hakkında bilgi edinmeliyiz.

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Bismillâhirrahmânirrahîm” günlük konuşmalarımızda çok kullandığımız bir ifadedir. Buna “besmele” veya “bismillah” da denir. Besmele, “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…” anlamına gelir.

Allah’a (c.c.) (Celle Celâluhu: Şanı yüce olan Allah anlamına gelen yüceltme ifadesi.) inanan ve onu seven kişi, sevgisini söz ve davranışlarıyla ortaya koyar. Onun emir ve isteklerini yerine getirmeye çalışır. Söz ve davranışlarında Allah’ın (c.c.) hoşnutluğunu kazanmayı amaçlar. Kişi, Allah’ı (c.c.) sevdiğini ve ona saygı duyduğunu, onun ismini çokça anarak gösterir. Allah’ı (c.c.) anmanın en kolay yolu her işten önce “besmele” çekmektir.

Bizler besmele çekmekle;
• Allah’a (c.c.) olan inancımızı ifade ederiz.
• Başlayacağımız işte Allah’tan (c.c.) yardım isteriz.
• Onun her an bizimle olduğunu dile getiririz.
Bu duygu ve düşünceler, bizi işlerimizi iyi ve güzel yapmaya yönlendirir.

“Bismillâhirrahmânirrahîm.” deyişimiz, Allah’ı daima hatırladığımızın kanıtıdır. Biz kendimizi gözden uzak, yalnız, terkedilmiş hissettiğimiz durumlarda bile Yüce Allah bizi görmekte, duymakta ve koruyup gözetmektedir. Bunu hiç unutmamalıyız. Her zaman O’na sığınmalı ve O’ndan yardım istemeliyiz.

Bismillâhirrahmânirrahîm dediğimiz anda O’nun yalnız bize değil, bütün diğer varlıklara da yakın olduğunu hissederiz.”

“Bismillâhirrahmânirrâhîm.” günlük konuşmalarımızda en çok kullandığımız dinî ifadelerdendir. Bu söz, “Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla.” anlamına gelir. Dinimiz, işlerimize Allah’ın adıyla başlamamızı ister. Bu ifadeyi kullanarak dinimizin isteğini yerine getirir, işlerimize Allah’ın adıyla başladığımızı belirtiriz. Evlerimize ve iş yerlerimize de bu ifadenin Arapçasının yazılı olduğu levhalar asarız. “Bismillâhirrahmânirrahîm.” ifadesine Türkçemizde “besmele” adı verilir. Bu ifadenin söylenmesine de “besmele çekmek” denir. “Bismillâhirrahmânirrâhim.” ifadesi bazen kısaltılarak “Bismillâh.” şeklinde söylenir. Böyle söylendiğinde “Allah’ın adıyla” anlamına gelir.

Besmele ile Allah’ı (c.c.) hatırlar ve onu her zaman aklımızda tutarız. Bu nedenle Kur’an okurken, yemeğe ya da bir işe başlarken besmele çekeriz.

Besmele nerelerde ve niçin çekilir?

Her işimize besmele çekerek başlarız. Örneğin; yemek yerken, su içerken, arabaya binerken, evimize girerken, geceleyin uyumak için yatağa yatarken, sabahleyin yataktan kalkarken, okula giderken besmele çekeriz. Bize sonsuz nimetler veren Allah’ımızı çok severiz. Bunun için her işimize başlarken onun adını anar, besmele çekeriz. Böyle yaparak Allah’a sığınır, yapacağımız işlerde başarılı olabilmek için ondan yardım dilemiş oluruz. Çünkü besmele çekmenin bize Yüce Allah’ın şefkat ve merhametini kazandıracağına inanırız. Peygamberimiz, besmeleyle başlanan işlerin başarılı; yenilen yemeğinde bereketli olacağını haber vermiştir. (Buhari, Sahih, Et’ime, 23.) Kur’an-ı Kerim’de de Yüce Allah, “Rabb’inin adını an ve bütün benliğinle ona yönel.” (Müzzemmil suresi, 8. ayet.) buyurarak işlerimize daima besmeleyle başlamamızı istemiştir. Dinimiz işlerimize besmeleyle başlamamızı istemektedir. Dinimizin buyruklarına uyarak işlerimize besmeleyle başlamalıyız. Besmeleyle başlanan işlerin başarıyla sonuçlanacağına inanmalıyız. Yüce Allah’ın, besmele çekerek kendisini ananlara yardım edeceğini unutmamalıyız. Bu nedenle işlerimize “Bismillâhirrahmânirrahîm.” diyerek başlamalıyız.

Allah’a Şükür

‘‘Çok şükür’’ ifadesi hangi durumlarda söylenir?

İnsanlar, kendilerine yapılan iyiliklerden dolayı mutlu olurlar. Kendilerine iyilik yapanlara teşekkür ederler. Onları daima iyi duygularla anarlar. Çünkü iyilik yapanları hatırlayıp anmak, güzel bir davranıştır. Eşyalarını bizimle paylaşan arkadaşımıza teşekkür ederiz. Onlara memnuniyetimizi belirtiriz. Yine bizleri büyüten anne ve babamıza
her fırsatta teşekkür eder, onları üzecek davranışlardan uzak dururuz. Bizlere sayamayacağımız kadar nimet ve güzellikler veren Allah’a (c.c.) da teşekkür etmeliyiz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) (Okunuşu: Sallallahu aleyhi ve sellem. Anlamı: Allah’ın selamı onun üzerine olsun.), “İnsanlara teşekkür etmeyi bilmeyen, Allah’a da şükredemez.” (Ebu Davut, Edeb, 11.) buyurarak hem insanlara hem de Allah’a (c.c.) teşekkür etmemizi istemiştir. Sahip olduğumuz her şeyi bize Yüce Rabb’imiz vermiştir. Bunların karşılığında bizlere düşen görev, Allah’a (c.c.) şükretmektir.

Şükürler Olsun

Bir dostum, günün birinde, yaşlı bir ahbabıyla büyük binanın dış merdivenlerini çıkıyormuş. Yaşlı zat her basamağı çıkışında bir kere durur, dudakları arasında bir şeyler mırıldanırmış. Dostum da durur, onun yeni bir basamağı aşmaya girişmesini sabırsızlıkla beklermiş.

Yaşlı zat yeni bir basamağı da aşıp dudaklarındaki anlaşılmaz mırıltıyı bitirdikten sonra dostuma dönerek, ‘Benim bu halim sana biraz tuhaf görünüyor değil mi? Hakkın var. Ben her basamağı aştığımda Allah’ıma bir kere şükrediyorum. Sen şimdi bunun manasını anlamazsın. Ama bir gün gelecek, sen de merdiven basamağını aşmanın
bile bir kere değil, bin kere şükretmeye değer güç başarılır bir olay olduğunu anlayacaksın.’ demiş.

Şevket RADO, Eşref Saati, s.182

Günlük konuşmalarımızda “Allah’a şükür, çok şükür, hamd olsun, Allah’a şükürler olsun.” gibi ifadeleri sık sık kullanırız. “Nasılsınız, iyi misiniz?” diye durumumuzu soranlara, “Hamdolsun.” diye cevap veririz. Böylece verdiği nimetlerden dolayı Allah’a (c.c.) şükretmiş oluruz.

Allah’a (c.c.) olan şükrümüzü güzel söz ve davranışlarımızla ifade ederiz. Bir yakınımıza kavuştuğumuzda, yolculuktan döndüğümüzde veya bir başarı kazandığımızda Allah’a (c.c.) şükrederiz.

Allah’ın (c.c.) verdiklerine şükretmek, nimetleri daha dikkatli kullanmamızı sağlar. Böylece elimizdeki imkânları doğru yerde, doğru zamanda ve uygun bir şekilde kullanmayı öğreniriz. Yakınlarımızın ve dostlarımızın kıymetini biliriz. Allah’a (c.c.) şükrümüzün bir göstergesi olarak elimizdeki imkânları onun hoşlanacağı şekilde değerlendiririz. Sahip olduğumuz birçok şeyi diğer insanlarla paylaşırız.

“O, size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız…” (İbrahim suresi, 34. ayet.)

Çeşit çeşit yiyecekleri, dağları, denizleri, havayı, suyu bizler için yaratan Allah’tır (c.c.).

Ailemizi ve arkadaşlarımızı da bizim için var eden ve birbirimizi sevmemizi isteyen de odur.

Allah (c.c.), ayrıca bize akıl, düşünme ve konuşma yeteneği vermiştir. Yüce Allah’a (c.c.), bizlere verdiği sayısız nimetlerden dolayı şükretmeliyiz. Allah (c.c.) bu konuda bizlere şöyle müjde vermektedir: “…Eğer şükrederseniz elbette size daha fazla veririm…” (İbrahim suresi, 7. ayet.)

Günlük konuşmalarımızda sıkça kullandığımız dinî ifadelerden biri de “Allah’a şükür.”dür. Bu ifade “Elhamdülillah.”, “Hamdolsun.”, “Çok şükür.”, “Allah’a şükürler olsun.” gibi çeşitli şekillerde kullanılır. Şükür, verdiği nimetler için Allah’a teşekkür etmektir. “Hamdolsun.” ya da “Elhamdülillah.” gibi sözlerle de Allah’a teşekkürümüzü bildiririz. Bir başarımız kutlandığında, bir ikram yapıldığında ya da sağlığımızın nasıl olduğu sorulduğunda bu teşekkür ifadelerinden birini kullanırız. Örneğin, bir bardak su içtikten sonra “Allah’ım, sana şükürler olsun.” veya “Elhamdülillah.” deriz.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de, verdiği nimetler için kendisine şükretmemizi istemektedir. Konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurmaktadır: “…Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara suresi, 152. ayet.) Bir başka ayette ise “…Eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım…” (İbrahim suresi, 7. ayet.) buyurarak şükredenleri ödüllendireceğini vurgulamaktadır. Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.) (“s.a.v.”, Peygamberimizin adı anıldığı zaman söylenen dua cümlesinin kısaltılmış şeklidir. “Sallallâhü aleyhi ve sellem.” şeklinde okunur. “Allah’ın övgüsü ve selamı ona olsun.” anlamındadır.) de“İnsanlara teşekkür etmeyi bilmeyen, Allah’a da şükredemez.” (Ebu Davud, Sünen, Edep, 11.) buyurarak insanlara yaptıkları iyilikler, Allah’a da verdiği nimetler için teşekkür etmemizi istemiştir.

Sevap ve Günah Kavramları

“Sevap” ve “günah” kavramları neleri hatırlatır?

İnsanların güzel söz ve davranışlarına Allah’ın (c.c.) verdiği ödül ve mükâfata sevap denir. Allah’ın (c.c.) sevgisini kazanmak için söylenen her söz, yapılan her güzel iş ve davranış sevaptır. Dolayısıyla güzel söz söylemek, dürüst olmak, yoksula yardım etmek ve ders çalışmak sevap kazandıran başlıca davranışlardır.

Günah, dinimizin yapılmasını yasakladığı iş ve davranışlardır. Örneğin arkadaşlarımızın eşyalarına zarar vermek, iftira atmak, insanları aldatmak, yalan söylemek, komşuları rahatsız etmek, hırsızlık yapmak, içki içmek ve başkasının malına zarar vermek gibi davranışlar günahtır.

Allah (c.c.), huzurlu ve mutlu olmamız için günahlardan kaçınmamızı ve faydalı işler yapmamızı istemiştir. Zararımıza olacak davranışları da yasaklamıştır. Günaha sebep olan davranışları yapanlar; kendilerine, ailelerine ve çevrelerine zarar verirler. Allah’ın (c.c.) hoşlanmadığı bu tür davranışlardan kaçınmamız gerekir. Bizler, dinimizin emrettiği güzel davranışları yapmalıyız. İnsanlara yardım etmeliyiz. Çok çalışmalı ve doğruluktan ayrılmamalıyız. Yalan, hile ve haksızlıktan uzak durmalıyız.

“Günah”, “sevap” kavramları, dinimizdeki temel kavramlardandır. Bu kavramları dikkatli ve yerli yerinde kullanmalıyız. İyilik yaparak sevap kazanmaya çalışmalı ve kötü davranışlardan ve günahlardan uzaklaşmalıyız.

Günlük yaşantınızda sevap ve günah kavramlarını duymuşsunuzdur. Bunlar, günlük konuşmalarda sıkça kullanılan dinî ifadelerdendir. Bunların anlamlarını, nerelerde ve niçin kullanıldıklarını bilmek önemlidir.

Sevap ve günah günlük konuşmalarımızda çokça kullanılan kavramlardır. Örneğin; “Günaha giriyorsun.”, “Büyük bir sevap işledin.” gibi cümleleri işitmişsinizdir. Şimdi bu kavramların anlamlarını öğrenelim.

Sevap: Dinimizce yapılması emredilip öğütlenen iş ve davranışlara karşılık olarak Allah tarafından verilecek ödüldür. Örneğin; çevreyi temiz tutmak, doğayı korumak; yoksullar, yaşlılar ve kimsesizlere yardım etmek, anne ve babaya iyi davranmak sevap olan iş ve davranışlardandır. Dinimize göre Yüce Allah, bu tür iş ve davranışları yapanları ödüllendirecektir. “Sevap işlemek”, “sevaba girmek”, “sevabına yapıvermek” gibi deyimler sevap olan iş ve davranışların önemini belirtmek için kullanılır. Konuyla ilgili olarak Kur’an’da “… Kalıcı salih amelleri (Kalıcı Salih amel: Yol, okul, cami yaptırmak gibi sevabı sürekli olan işler.), Rabb ’inin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır…” (Meryem suresi, 76. ayet.) buyrulur.

Günah: Dinî bakımdan suç sayılan iş ve davranışlara denir. Başkalarının canına ve malına zarar vermek, yalan söylemek, insanları rahatsız etmek günah olan iş ve davranışlardandır. Böyle davrananlar, Allah’ın emirlerine uymamış ve günah işlemiş olurlar. “Günahkâr olmak” ve “günaha girmek” gibi deyimler, günah olan iş ve davranışları ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de günah olan iş ve davranışlar bildirilerek bunlardan kaçınmamız emredilir. Bir ayette şöyle buyrulur: “Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır.” (Nisâ suresi, 2. ayet.) Bizler de sevap olan iş ve davranışlar yapmalıyız. Günah olan iş, söz ve davranışlardan uzak durmalıyız.

Dilek ve Dualarımızda Dinî İfadeler

Dilek ve dualarımızda hangi dinî ifadelere yer veririz?

Her birimizin birçok dileği vardır. Dileklerimizin gerçekleşmesini isteriz. Bunların gerçekleşmesi için Allah’a (c.c.) yalvarmak, bir duadır. Dualarımız bazen bir teşekkür, bazen bir coşku, bazen de içten bir memnuniyeti ifade eder. Dualarımızla Allah’ın (c.c.) bize ve sevdiklerimize yardımcı olmasını isteriz. Örneğin arkadaşımız yeni bir eşya
aldığında ona “Hayırlı olsun, güle güle kullan.” deriz. Bu anlamda Kur’an-ı Kerim’de de pek çok dua örneği vardır. Bu dualardan biri şöyledir: “… (Onlar) ‘Ey Rabb’imiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!’ diye dua ederler. İşte onlar için kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah’ın
hesabı çok süratlidir.” (Bakara suresi, 201, 202. ayetler.)

Yakını vefat etmiş birine, “Allah rahmet eylesin, Allah sabırlar versin, başınız sağ olsun.” deriz. Yola çıkan birine “Hayırlı yolculuklar, Allah kazadan korusun.” diye dua ederiz. Arkadaşımızdan veya evimizden ayrılırken “Allah’a
ısmarladık, Allah’a emanet olun.” diyerek iyi dileklerimizi bildiririz. Büyüklerimiz bizi okula uğurlarken “Allah zihin açıklığı versin, iyi dersler.” diyerek dua ederler.

Sınava giren kimseye, “Allah yardımcın olsun.” demek de dilek ve dualarımızdaki dinî ifadelerdendir.

Dilek ve dualarımızda Allah’ın (c.c.) adını anarız. Ondan yardım dileriz. Dua etmek bizi Allah’a (c.c.) yaklaştırır.

İnsanlar hakkında iyi dilekte bulunursak toplumda sevgi ve kaynaşma ortaya çıkar. Aramızda dayanışma oluşur. Birlik ve beraberliğimiz artar, mutluluğumuz çoğalır. Üzüntülerimiz ise birbirimize destek olduğumuzda azalır. Birbirine güzel dileklerde bulunan kişiler arasında sevgi ve saygı gelişir.

Bizler zaman zaman hem kendimiz hem de çevremizdeki insanlar için iyi dilekte bulunuruz. Bunların gerçekleşmesi için Allah’a yakarırız. Günlük konuşmalarımızdaki dilek ve dua ifadeleri, insanların birbirleriyle yakınlaşmalarını sağlayan güzel sözlerdir. Sevinçlerimizi, üzüntülerimizi paylaşmak için kullandığımız dilek ve dualarımızdaki dinî ifadelerin başında “maşallah” gelir. Maşallah “Allah’ın dilediği olur.” anlamındadır. Bu ifade, günlük hayattaki konuşmalarımızda “Ne güzel”, “Allah nazardan saklasın.” gibi anlamlara da gelir ve beğen me duygularını ifade eder. Örneğin, küçük bir bebek gördüğümüzde “Maşallah!” deriz. Böylece onu beğendiğimizi ve Allah’ın kötülüklerden korumasını istediğimizi belirtmiş oluruz. Dilek ve dualarımızda kullandığımız dinî ifadelerden biri de “inşallah”tır. Bu ifade “Allah izin verirse, Allah diler se” anlamına gelir. Örneğin, gelecekte edineceğimiz bir meslekle ilgili olarak “inşallah büyüyünce doktor olacağım.” deriz. Sınava hazırlanan bir arkadaşımıza “inşallah başarılı olursun.” diye dilek ve duada bulunuruz. Bir insanın ölüm haberini aldığımızda “Allah rahmet eylesin.” deriz. Bu dilek “Allah ölen kişiye merhamet etsin, günahlarını bağışlasın.” anlamını taşır. Yolculuğa çıkanlara, rahat ve huzurlu bir yolculuk dilemek için “Hayırlı yolculuklar.” deriz. Çocuğu olan birine “Allah bağışlasın.”, “Allah analı babalı büyütsün.” diyerek Allah’tan, çocuğun ailesiyle birlikte mutlu, huzurlu, sağlıklı büyümesi dilek ve duasında bulunmuş oluruz. Hasta olan birine “Allah şifa versin.” diyerek onun hastalığının bir an önce geçmesini isteriz.

İş yapan bir kimseye, “Hayırlı işler.” deriz. Bu ifadeyle, o kişinin işinin iyi gitmesini dilemiş oluruz. “Allah’a emanet ol.” da dilek ve dualarımızdaki dinî ifadelerdendir. Bu ifadeyle ayrıldığımız kişinin kötülük ve tehlikelere karşı korunmasını Allah’tan isteriz.

Kur’an-ı Kerim’de Allah’a dua etmemiz emredilir. (Mü’min suresi, 60. ayet.) Peygamberimiz de dua etmenin ibadet olduğunu bildirmiş ve dua etmemizi öğütlemiştir. (Tirmizi, Sünen, Tefsir, 2.) Dilek ve dualarımızda Allah’a yalvarırız, ona güveniriz, ondan yardım dileriz. Bu, bizi Allah’a yakınlaştırır. İnsanların birbirleri için iyi dilekte bulunmaları ve dua etmeleri aralarındaki kardeşlik duygularının gelişmesini, sevgi bağlarının güçlenmesini sağlar. Dostluklarını güçlendirir. Onları birbirine daha çok bağlar. Toplumun birlik ve bütünlüğüne katkıda bulunur. Bu nedenle bizler de çevremizdeki insanlar için dua etmeliyiz. Onlara sağlık, mutluluk ve güzellikler dilemeliyiz.

Günlük konuşmalarımızda selamlaşma ifadeleri nelerdir?

“Kelime-i Tevhit” ve “Kelime-i Şehadet”

Tevhit, kelime olarak birlemek anlamına gelir. Bir olan Allah’a (c.c.) ve onun bütün yüce nitelikleri kendisinde topladığına inanmaktır. Bu inanç en özlü biçimde “kelime-i tevhit”te ifade edilmiştir.

Kelime-i tevhit, “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullah.” cümlesidir.

Anlamı, “Allah’tan (c.c.) başka ilah yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v), Allah’ın (c.c.) peygamberidir.” demektir.

Kelime-i tevhit, İslam dininin özüdür. Tevhit, hiçbir şeyi Allah’a (c.c.) denk görmemek, onun eşi ve benzeri olmadığını kabul etmektir. Bütün yüce ve üstün nitelikler yalnızca Allah’a (c.c.) aittir. O, eşsiz ve benzersizdir. Her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeyi duyan ve her şeye güç yetiren yalnızca odur. Bütün bunları kabul edip Allah’a (c.c.) sığındığımızda kendimizi daha güçlü ve güvende hissederiz.

Peygamberler, insanları tevhide yani Allah’ın (c.c.) birliğine çağırmışlardır. Dolayısıyla tevhit inancı, bütün peygamberlerin insanlara verdiği mesajların temelini oluşturur.

Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de tevhit inancı ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “De ki: O, Allah birdir. Her şey ona muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi de yoktur.” (İhlâs suresi, 1-4. ayetler.)

Kelime-i şehadette Yüce Allah’ın (c.c.) tek ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) onun peygamberi olduğu ifade edilmektedir. İnsanlar, kelime-i şehadet söyleyerek Müslüman olduklarını herkese ilan ederler.

Kelime-i şehadet, “Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Rasûluhu.” cümlesidir. Bu ifade “Allah’tan (c.c.) başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) onun kulu ve elçisi olduğuna inanırım.” anlamına gelir.

Kelime-i şehadeti söyleyen kişi Allah’ın (c.c.) emirlerini kabul eder ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) Allah’ın (c.c.) kulu ve elçisi olduğuna da inanır.

İslam dininde, “Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün resûlullah.” yani “Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed Allah’ın elçisidir.” ifadesine “Kelime-i Tevhit” den ir (5. Fotoğraf). Tev hit; birlik, birleme anlamına gelir. Kelime-i Tevhit, Allah’ın bir ve tek olduğunu belirtmek için söylenen sözdür. Allah inancının en kısa ve en özlü ifadesidir. Kelime-i Tevhit’i söyleyen kimse, tek yaratıcının Allah olduğunu; onun eşinin, benzerinin ve ortağının bulunmadığını ifade etmiş olur. Kur’an-ı Kerim’de Kelime-i Tevhit’in anlam ve önemi çeşitli ayetlerde vurgulanır. Örneğin; “… Ondan başka ilah yoktur…”(Âl-i İmrân suresi, 18. ayet.) ayetinde Yüce Allah’ın birliği, “Muhammed, Allah’ın Resûlüdür…”(Fetih suresi, 29. ayet.) ayetinde de Peygamberimizin onun elçisi olduğu belirtilir.

İslam dininde, “Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.” yani “Allah’tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederim.” ifadesine “Kelime- i Şehadet” denir. Kelime-i Şehadet, tanıklık etme sözü anlamına gelir. Bu sözü diliyle söyleyip ona kalbiyle inanan kimse Müslüman olur. Müslüman olmak için başka bir törene gerek yoktur. Kelime- i Şehadet iki ayrı bölümden oluşur. Birinci bölümde, Allah’tan başka ilah olmadığına, ikinci bölümde ise Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ediyoruz. Allah’a olan inancımızı ve bağlılığımızı ifade etmek açısından Kel im e- i Tevhit ve Kelime- i Şehadet çok önemlidir. Bu yüzden bunları öğrenmemiz gerekir.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir