Kur’an-ı Kerim’de Adı Geçen Peygamberler kimlerdir?

Peygamberlik nedir?

Kur’an-ı Kerim’de Adı Geçen Peygamberler kimlerdir?

Kur’an’da Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn adında üç kişiden daha söz edilmektedir. Ancak bu kişilerin peygamber olup olmadıkları açıkça bildirilmemiştir.

Kur’an-ı Kerim’de tüm peygamberlerin sayısı ve adları belirtilmemiştir. Mü’min suresinin 78. ayetinde şöyle buyrulmuştur: “Andolsun, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerden sana anlattıklarımız da anlatmadıklarımız da var…” Peygamberlerden bazılarının isim ve kıssalarına Kur’an-ı Kerim’de yer verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de kıssası (hayat öyküsü) aktarılan her peygamberin, bütün insanlar için örnek oluşturabilecek davranışları vardır.

Bütün Müslümanlar Allah’ın (c.c.) peygamberlerine ve onlara vahyedilene inanırlar. Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Deyin ki: Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve Yakupoğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” (Bakara suresi, 136. ayet.)

Peygamberlere inanan kişi, onların Allah (c.c.) tarafından seçildiğini ve insanlara rehberlik yapmak için gönderildiğini kabul eder. Onların getirdiği mesajlar doğrultusunda yaşamaya çalışır. Söz ve davranışlarında onları örnek alır.

Peygamberlerin İnsanlardan Seçilmesinin Nedenleri nelerdir?

Peygamberlerin insanlar arasından seçilmesi; vahyin anlaşılması, kabul edilmesi ve uygulanmasında büyük kolaylıklar sağlamıştır.

Peygamberler, yaşadıkları toplumu her bakımdan çok iyi tanıdıkları için insanların sorunlarına doğru çözüm getirmiş ve insanlara önderlik etmişlerdir. Ayrıca onlar, vahyin uygulanmasında örnek olmuşlardır. Hz. İbrahim’in (a.s.) Kur’an’da aktarılan duası buna işaret etmektedir: “Rabb’imiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz sen, mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara suresi, 129. ayet.)

Bütün peygamberler insanlara her şeyi yaratanın Allah olduğunu bildirmişlerdir.

Peygamberler; diğer insanlar gibi yer, içer, evlenir, çocuk sahibi olur, yaşar ve ölürler. “Biz onları (peygamberleri) yiyip içmeye ihtiyaç duymayan bir yapıda yaratmadık. (Onlar), ölümsüz de değillerdi.” (Enbiyâ suresi, 8. ayet.) ayetinde peygamberlerin insani özelliklerine vurgu yapılmıştır. İnsanların, kendileri gibi insani özelliklere sahip olan bir varlığı örnek almaları daha kolay olmuştur. Bu nedenle Yüce Allah (c.c.) peygamberleri insanlar arasından seçmiştir.

Peygamberlerin diğer insanlardan en önemli farkı, peygamber olarak seçilmiş olmaları ve Allah’tan (c.c.) vahiy almalarıdır. Fussilet suresinin 6. ayetinde bu durum şöyle ifade edilmiştir: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyediliyor. Artık ona yönelin ve ondan bağışlanma dileyin…”

Peygamberlerin çağrısını kabul etmeyen bazı kimseler, insanlar arasından peygamber seçilmesine karşı çıkmışlardır. Peygamberlerin meleklerden veya doğaüstü güce sahip varlıklardan olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Hâlbuki Yüce Allah (c.c.) melek gibi insanüstü bir varlığı peygamber olarak gönderseydi insanlar onu örnek alamayacaktı.

Peygamberlerin insanlar arasından seçilmesine karşı çıkanlar, “…Allah, bir insanı mı peygamber olarak gönderdi?…” (İsrâ suresi, 94. ayet.) diyerek itiraz etmiştir. Allah (c.c.) onların bu itirazına şöyle cevap vermiştir: “(Onlara) De ki: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik.” (İsrâ suresi, 95. ayet.)

Allah (c.c.), peygamberleri insanlar arasından seçmekle insanlara büyük bir iyilikte bulunmuştur. Bizler de Allah’ın (c.c.) bu iyiliğine karşılık peygamberleri örnek almalı ve onların yolunu takip etmeliyiz.

Allah’ın (c.c.) gönderdiği peygamberler neden meleklerden seçilmemiştir?

“Dediler ki: Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça yahut iddia ettiğin gibi gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe yahut altından bir evin olmadıkça ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz. De ki: ‘Rabb’imi tenzih ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen bir beşerim. İnsanlara hidayet (Kur’an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, ‘Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?’ demeleri engel olmuştur. De ki: Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik. De ki: Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir.” (İsrâ suresi, 90-96. ayetler.)

Peygamberlerin Nitelikleri nelerdir?

Peygamberler neden örnek alınmalıdırlar? Güvenilir kimselerdir. Hakka ve adalete çağırmışlardır. Allah’ın emir ve yasaklarını uygularlar. Bizim gibi insani özellikler taşırlar. Bu nedenlerle peygamberler alınmalıdırlar.

Peygamberler hangi durumlarda örnek alınmazlardı? Melek olsalardı. Gaybı bilselerdi. İnsanüstü güçleri olsaydı. Ölümsüz olsalardı. vb. durumlarda peygamberler örnek alınmazlardı.

Yüce Allah’ın (c.c.) seçtiği elçiler; dürüst, güvenilir, sorumlu ve adaletli tutumlarıyla örnek insanlardır. Onlar; cesur, sabırlı, hoşgörülü ve merhametlidirler. Bu ve benzeri özellikleriyle peygamberler gerek kendi zamanlarında gerekse sonraki dönemlerde insanlara örnek olmuşlardır.

Peygamberlerin en önemli özelliklerinden biri doğru ve dürüst olmalarıdır. Allah (c.c.), Meryem suresinin 41. ayetinde onların doğruluklarını şöyle dile getirmiştir: “Kitapta (Kur’an’da) İbrahim’i de an. Şüphesiz ki o, özü sözü doğru bir peygamberdi.” Peygamberler kesinlikle yalan söylemezler. Allah’ın (c.c.) bildirdiği buyrukları insanlara olduğu gibi aktarırlar ve bu doğrultuda davranış sergilerler. Onlar her ortamda hakkı söylemiş, haksızlığa asla göz yummamış ve boyun eğmemişlerdir.

Bütün peygamberlerde bulunan sıfatlar nelerdir?

Sıdk: Doğru olmak
Emanet: Güvenilir olmak
Fetanet: Akıllı ve zeki olmak
İsmet: Günah işlemekten kaçınmak.
Tebliğ: Allah’tan (c.c.) aldığı mesajları olduğu gibi insanlara bildirmek.

Peygamberlerin dürüstlüğü ve güvenilirliği

Şuarâ suresinin 214. ayeti olan “(Önce) en yakın akrabalarını uyar!” emri indiği zaman, Allah Resulü (s.a.v.) Safa Tepesi’ne çıktı ve Mekkelilere şöyle seslendi: “Bu tepenin ardında size saldırmak üzere olan bir süvari birliğinin
olduğunu söylesem bana inanır mıydınız?” Onlar da “Evet, senden hep doğruluk gördük.” diyerek cevap verdiler. Böylece onun doğru sözlülüğünü onaylamışlardı. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.), “Ben Allah‘ın görevlendirdiği
bir peygamberim. Sizi Allah‘a ortak koşmamaya davet ediyorum.” diye seslendi.

Bütün peygamberler güvenilir ve dürüst insanlardır. Onlar, sözleri ve davranışlarıyla bunu ortaya koymuşlardır. Peygamberlerin, içinde yaşadıkları toplumda güvenilir olarak tanınmaları, Allah’tan (c.c.) getirdikleri mesajların kabul edilmesini de kolaylaştırmıştır. Bir ayette şöyle buyrulur: “Size Rabb’imin mesajlarını duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğüt vericiyim.” (A’râf suresi, 68. ayet.)

Peygamberlik hem Allah’a (c.c.) hem de insanlığa karşı büyük sorumluluk gerektiren bir görevdir. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için akıllı ve zeki olmak gerekir. Allah’ın (c.c.) seçtiği her peygamber, bu sorumluluğu taşıyacak akıl ve zekâya sahiptir.

Hz. Muhammed’e (s.a.v) peygamberlik verildiğinde Mekkeliler ona hakaret ettiler, büyücü dediler. İftira attılar fakat hiçbir zaman şahsını yalancılıkla suçlayamadılar. Hatta bir defasında Mekkelilerin önderlerinden Nadir adında biri, Peygamberimize (s.a.v.) bu şekilde ifadeler kullananlara, “Siz akılsız mısınız? Küçüklüğünde aranızda en sevilen, en güvenilen ve en dürüst olan o idi. Şimdi o daha olgun iken bunları nasıl söylersiniz?” sözleriyle onların bu haksızlıklarını yüzlerine vurmuştur. (Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 69.)

Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin doğruyu anlama ve kavrama yeteneğine sahip oldukları şöyle bildirilmiştir: “(Hepsi de) güçlü bir iradeye ve keskin bir kavrayış yeteneğine sahip olan İbrahim, İshak ve Yakup’u hatırla!” (Sâd suresi, 45. ayet.)

Peygamberler, her türlü kötü davranışlardan korunmuş ve kaçınmışlardır. Eğer böyle olmasalardı insanların onları dinlemesi, güvenilir bulması ve onlara inanması mümkün olmazdı.

Peygamberler, Yüce Allah’tan (c.c.) aldıkları mesajları insanlara olduğu gibi bildirmişlerdir. Peygamberlerin, Allah’ın (c.c.) mesajlarını insanlara ulaştırmasına “tebliğ” denir. Tebliğ, tüm peygamberlerin en temel görevlerinden biridir. Peygamberler tebliğ görevini yaparken korku veya başka nedenlerle Allah’ın (c.c.) buyruklarını gizlememişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeğe şöyle değinilmiştir: “O peygamberler ki Allah’ın gönderdiği emirleri duyururlar,
Allah’tan korkarlar ve ondan başka kimseden korkmazlar…” (Ahzâb suresi, 39. ayet.)

Allah’ın (c.c.) elçileri, ilahî mesajları insanlara ulaştırırken baskı ve zorlamada bulunmamışlardır. İnsanları, güzel söz ve nasihatlerle ikna etmeye çalışmışlardır.

Allah (c.c.), gönderdiği elçilerin peygamberliklerini ispat etmek amacıyla onları mucizelerle desteklemiştir. Örneğin Hz. Peygambere (s.a.v.) insanların benzerini getiremediği Kur’an-ı Kerim gibi bir kitap göndermiştir. Ayrıca Hz. Musa (a.s.) ve ona inananlar için Kızıldeniz’de onların geçebileceği bir yol açmış, Nemrut tarafından ateşe atılan Hz. İbrahim’i (a.s.) ateşte yakmamıştır.

Mucizeler, peygamberlerin kendi başlarına asla gerçekleştiremeyecekleri ancak Allah’ın (c.c.) izniyle gerçekleşen, insanı âciz ve hayrette bırakan olaylardır.

Peygamberler; dürüstlüğün, iyiliğin, ahlaki yaşamın, hak ve adaletin her zaman yanında olmuşlardır. Bütün resuller, Allah’tan (c.c.) aldıkları mesajları öncelikle kendi hayatlarında uygulamış, sonra insanlara tebliğ etmişlerdir.

Peygamberlere Gelen Mesajların Ortak Amacı nedir?

Peygamberlerin yaşadıkları zaman ve mekân farklı olsa da getirdikleri mesajlar ve gerçekleştirmek istedikleri hedefler hep aynı olmuştur. Peygamberlerin ortak mesajlarının başında Allah’a (c.c.), peygamberlere ve ahiret gününe iman yer alır. Ayrıca diğer inanç esasları, dünya ve ahiret mutluluğu, Allah’a (c.c.) nasıl ibadet edileceği gibi konular da peygamberlerin mesajlarındaki diğer ortak yönleri oluşturur.

Bütün peygamberlere gönderilen vahyin ortak yönlerinden bazıları Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir:

“De ki: Gelin Rabb’inizin size neleri haram kıldığını okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz- kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.” (En’âm suresi, 151. ayet.)

Bütün peygamberler insanları yalnızca Allah’a (c.c.) inanmaya (tevhide) ve sadece ona ibadet etmeye davet etmişlerdir. Allah’tan (c.c.) başkasına kulluk etmekten sakındırmışlardır. Nitekim Enbiyâ suresinin 25. ayetinde tevhit ilkesine şöyle vurgu yapılmıştır: “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, ‘Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse yalnızca bana kulluk edin.’ diye vahyetmişizdir.”

Peygamberler insanların kendilerine iman etmelerinin yanı sıra diğer tüm peygamberlere de inanmalarını istemişlerdir. Müslümanlar, tüm peygamberlere ve onlara indirilenlere inanırlar. Bakara suresinin 285. ayetinde bu husus şöyle ifade edilmiştir: “ …Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız…”

Bütün peygamberler; şirk, cehalet, hurafe, batıl inanç ve haksızlıklara karşı çıkmışlardır. Ayrıca barış içinde ve adalet ölçülerine uygun yaşamayı öğütlemiş lerdir. İnsanların yaptıkları iyiliklerin mükâfatlarını ahirette alacaklarını müjdelemişlerdir. Kötülüklerin ise cezasız kalmayacakları konusunda insanları uyarmışlardır. Bu nedenle ahirete inanmak tüm peygamberlerin ortak mesajları arasında yer almıştır.

Peygamberlere gelen mesajların ortak amaçlarından biri de dinî konulardaki anlaşmazlıkları gidermektir. Kur’an, başlangıçta insanların tek bir topluluk olduğunu, sonradan görüş ayrılığına düştüklerini ve bu yüzden ilahî kitapların gönderildiğini şöyle belirtir: “İnsanlar bir tek toplum (ümmet) idi. Sonra insanlar aralarında anlaşmazlığa düşünce
Allah, hüküm vermeleri için müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri ve onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi…” (Bakara suresi, 213. ayet.)

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir