Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi

Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi Nedir?

Bir iletişim aracı olarak dil, bir milletin manevî gücünün aynasıdır. Bir milletin edebiyatı, sanatı, bilim ve tekniği, dünya görüşü, ahlâk anlayışı, müziği, o milletin kültürel değerlerini oluşturan ve o milleti ayakta tutan unsurlardır. Bu unsurlar geçmişten günümüze dil ile aktarılmaktadır. Dilin korunması, millî varlığın korunmasıdır.
Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Bir milletin varlığı, dilin varlığıyla mümkündür.
Duygu ve düşünce ve isteklerin aktarılmasında dil en etkili iletişim aracıdır.
Edebi eserler sayesinde dil gelişir; anlam zenginliği kazanır ve sözcük sayısı artar. Hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro türündeki eserler dil ile yazılır. Dil ulusal birlik ve beraberliği sağlar. Aynı dili konuşan, aynı duygu düşünce ve zevkleri paylaşanlar, kederde ve kıvançta birlikte hareket ederler.
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
(Yunus Emre)
Yukarıdaki metin 14. yüzyılda sade bir dille söylenmiştir. Bu metin dil sayesinde günümüze dek yaşamıştır. Bu sayede Yunus Emre gibi yüzlerce şairin, yazarın eserleri korunabilmiştir. Bu bakımdan dil bir kültür taşıyıcısıdır.

Günlük Konuşma Dili ile Resmi Çevrelerde Kullanılan Dil Aynı Değildir.

Bir dil, konuşan kişinin kültür düzeyine göre farklılıklar gösterir. Bir kişinin bakkalda, alışverişte ya da sokakta konuştuğu dil ile resmi çevrelerde kullandığı dil farklıdır. Bu nedenle günlük yaşamda alışverişte, eş dost arasında, bakkalda kullandığımız dile konuşma dili denir. Konuşma dilinde duygu ve düşünceler kısa cümlelerle anlatılır, anlatımda devrik cümlelere yer verilir. Konuşma dilinde noktalama işaretlerine pek uyulmaz. Onun yerine vurguya ve tonlamaya dikkat edilir. Çoğu zaman cümlede öğelerin yerleri değişir; yüklem başta ya da ortada olur. Duygu ve düşünce daha belirgin olarak söylenir. Nerde kaldın, ayol? “İş olur mu burada?” vb. cümleleri buna örnek olarak gösterilebilir.

Yazı Dili

Bir rapor, bir makale, fıkra ya da bilimsel içerikli yazı hazırlarken kullanılan dile yazı dili denir. Günlük resmî yaşamda, gazetelerde, dergide ve kitaplarda kullanılan dil yazı dilidir. Yazı dilinde cümlelerin açık, akıcı, sade ve dil bilgisi kurallarına uygun olmasına dikkat edilir. Yazıda yazım kurallarına ve noktalama işaretlerine uyulur.

Dil ve Millet

İnsanın geçmişini öğrenmesinde, gününü yaşamasında, geleceğine yön vermesinde, kişiliğini kazanmasında, aynı dili konuşan diğer insanlarla iletişim kurmasında ve kendisini ifade etmesinde dil çok önemli bir araçtır. İnsan tabiatı gereği toplu hâlde yaşamaya ihtiyaç duyar. Çevresinde kendiyle aynı değerleri paylaşan insanların bulunmasını ister. Bu ortak değerlerin oluşturulmasında, paylaşılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, milletin varlığını devam ettirmesinde dil, çok önemli bir görevi yerine getirir. Çünkü millet olmanın birinci şartı, aynı dili konuşmaktır.
Dil, milletin ortak kültürüyle yol alarak varlığını devam ettirir. Milleti oluşturan bireyler arasında birleştirici bir rol üstlenen dil, aynı zamanda ortak şuurun, millî şuurun ortaya çıkmasına hizmet eder. Millî birliği ve beraberliği sağlar.

Atatürk’ün Düşüncesinde Türk Dili

Dilin bu özelliği Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran; Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, an’anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası, bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözlerinde veciz ifadesini bulmuştur.

Millî Varlığın Korunmasında Dilin Etkisi

Millî varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Dilini unutmayan fakat bağımsızlığını kaybeden bir toplum milliyetini koruyor demektir. Bu toplum, bağımsızlığını kazanıp bir devlet kurarak, bir millet olarak yeniden tarih sahnesine çıkabilir. Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla Türklerin ve diğer milletlerin bağımsız birer devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaları gibi. Tarihte bunun başka pek çok örneği vardır.

Ancak dilini kaybeden milletler tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.

Millî Kültürün Yaşatılmasında Dilin Önemi

Bir milletin dili bozulursa kültüründe sıkıntılar ortaya çıkar. Düşünce, sanat ve edebiyat alanlarında çöküntü başlar. Dil asıl işlevini (insanlar arasında anlaşma aracı olma) yerine getiremez. Kitleler birbirlerini anlayamaz hâle gelir ve yavaş yavaş kopmalar başlar. Bu gerçek, tecrübeyle sabit olduğu için bir milleti içten yıkma yönteminde işe önce dilden başlanır. Yeni neslin kültürel değerleri öğrenmemesi ve bireylerin, kuşakların birbiriyle sağlıklı iletişim kurmalarını engellemek için ne gerekiyorsa yapılır. Bu yüzden dil üzerinde oynanan oyunlara karşı her zaman uyanık olmak gerekir. Adres bulmada kolaylık olsun gibi bir bahaneyle meselâ; Yunus Emre Caddesi’ni 4. Cadde şeklinde değiştirmek bile kültür bakımından son derece yanlıştır. Çünkü cadde adını rakamla ifade ettiğiniz zaman bu tabelayı okuyan kimsenin buradan caddenin numarası dışında öğrenebileceği bir şey yoktur. Fakat Yunus Emre adının yaşatılması hâlinde en azından yetişen nesil Yunus Emre’nin kim olduğunu, bu caddeye neden bu ismin verildiğini merak edecektir, öğrenmek isteyecektir ve sonuçta kendi kültüründen bir şeyler bulacaktır.

Bir milletin ruhu, karakteri, anlayışı çoğunlukla sanatkârların ortaya koydukları eserlere yansıdığından bu yönüyle de dil, sosyal yapının ve kültürün aynası durumundadır. Dolayısıyla bu eserlerin dikkatle incelenmesi o milletin karakteri hakkında sağlam ipuçları verecektir. Gelişmiş ülkelerin kendi kültürlerini ve başka kültürleri öğrenmek için araştırmalar yaptırmalarını, bunlar için bütçelerinden önemli paylar ayırmalarını yabana atmamak lâzımdır. Her milletin kendine göre birtakım kültür özellikleri olduğu gibi milletlerin zayıf ve güçlü olduğu yönleri de vardır. Kültür araştırmalarıyla bunların tespiti mümkündür. İzlenecek politikaların belirlenmesine bu araştırmalardan elde edilen veriler ışık tutmaktadır. Sömürgeci ülkeler günümüzde stratejik araştırma enstitüleri adı altında dünyanın dört bir tarafında yaptıkları araştırmalarda o ülkenin veya bölgenin etnik yapısını, özellikle de yerel dilleri gündeme getirmektedirler. Tarihte ve günümüzde bunun pek çok örneğini görmek mümkündür.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir