Kıyamet nedir, Yeniden dirilme nasıl gerçekleşecektir?

İlkbaharda ağaçlar

Kıyamet nedir, Yeniden dirilme nasıl gerçekleşecektir?

Kıyametin zamanını Allah hiç kimseye bildirmemiştir.

Dünya hayatında her şeyin bir sonu olduğunu, tüm canlıların zamanı gelince birer birer yaşamını yitirdiğini görmekteyiz. Her canlının bir sonu olduğu gibi içinde yaşadığımız dünyanın da bir sonu vardır. Dünyadaki yaşamın son bulup bütün canlıların ölmesine kıyamet denir. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan (c.c.) başka hiç kimse bilemez. (Lokman suresi, 34. ayet; Ahzâb suresi, 63. ayet.) Peygamberimiz (s.a.v.) kıyametin kopma vaktini kendisinin de Cebrail’in de bilmediğini ifade etmiştir. (Müslim, İman, 1, 37; Nesai, İman, 6; Ebu Davut, Sünnet, 17; Tirmizî, İman, 4.)

Kıyametin kopuşu, İsrafil adlı meleğin sûra üflemesiyle başlayacaktır. İsrafil sûra iki kez üfleyecek, birincide dünya hayatı son bulacaktır. Tüm canlılar ölecektir. İkinci üfleyişten sonra ise bütün insanlar dirilecektir. Bu yeniden dirilme olayına ba’s denir. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: “Sûra üflenince Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince bir de ne görürsün, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (Zümer suresi, 68. ayet.)

Kıyamet ve yeniden dirilme ile ilgili ayetler nelerdir?

“Allah’ın gücünün delillerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir ve kabarır. Şüphesiz ki ona hayat veren Allah, mutlaka ölüleri de diriltir. Doğrusu onun her şeye gücü yeter.” (Fussilet suresi, 39. ayet.)

“Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman, yıldızlar düşüp söndüğü zaman, dağlar yürütüldüğü zaman… Denizler kaynatıldığı zaman, canlar bedenlerle birleştirildiği zaman, amel defterleri açıldığı zaman, gök yerinden oynatıldığı zaman, cehennem alevlendirildiği zaman, cennet yaklaştırıldığı zaman insanoğlu önceden ne hazırladığını görecektir.” (Tekvir suresi, 1, 3, 6, 7, 10, 11, 13 ve 14. ayetler.)

“İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.” (Ahzâb suresi, 63. ayet.)

Yaşamın fiziksel değil özelliğinin yanında manevi yönden dikkate alınması gereken özellikleri de vardır. Örneğin bu dünyada bedensel engelli olarak ölenlerin kıyamette yine bedensel engelli olarak dirileceği anlamı kesinlikle çıkarılmamalıdır. Aksine bu dünyada söz ve davranışlarıyla iyi ve erdemli bir yaşam sürüp o hâl üzere ölenleri ahirette de huzurlu ve mutlu bir hayat beklemektedir.

* Kıyamet dünya hayatının son bulup ahiret hayatının başlamasıdır.

* Kıyametin gerçekleşeceği zamanı Allah’tan başka kimse bilemez.

* Öldükten sonra yeniden dirilme kesin gerçekleşecektir. Çünkü Allah’ın bu kanunu doğada her an gerçekleşmektedir.

* Önemli olan kıyametin ne zaman kopacağını bilmek değil, kıyamet sonrasına hazırlıklı olmaktır.

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” (Müslim, Cennet, 83.)

Kur’an-ı Kerim’de, kıyametin kopmasından sonra insanların yeniden diriltilmesinin Allah (c.c.) için zor olmadığı belirtilir. Öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden bir adam, çürümüş bir kemiği eline alıp ufaladıktan sonra Peygamberimize (s.a.v.) dönerek “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” demiştir. Peygamberimiz de (s.a.v.) “Onları da seni de Allah diriltecek.” diye karşılık vermiştir. Bunun üzerine Allah (c.c.), Peygamberimize (s.a.v.) şu ayetleri indirmiştir: “Kendi yaratılışını unutarak bize karşı örnek getirmeye kalkışıyor ve ‘Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. O herşeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran odur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. Çünkü o, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir. Bir şey yaratmak istediği zaman onun yaptığı sadece ‘Ol!’ demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (Yâsîn suresi, 78-82. ayetler.)

Ahiret inancı ile ilgili bir hikaye

Bir Filmi Geriye Alınca…

Ahmet’in doğum gününde babası ona küçük bir sinema makinesi ve birkaç film hediye etmişti. Ahmet, hafta sonlarında ev ödevlerini bitirdikten ve oyun oynadıktan sonra bu filmleri seyrederek dinleniyordu.

Bir pazar günü Ahmet, arkadaşlarını eve davet ederek onlara bir macera filmi seyrettirdi. Filmin bir sahnesinde ıssız bir adada yaşayan insanlardan biri, öykünün konusu gereğince arkadaşlarıyla yolda giderken hastalanıp ölüyordu. Arkadaşları dinî bir törenle onu gömüyorlar ve dua ederek mezarından uzaklaşıyorlardı. Geride tek bir mezar görünüyordu.

Ahmet tam bu sırada sinema makinesini durdurdu. Sonra geriye doğru çalıştırarak filmi geriye almaya başladı.

Çocuklar acıklı sahnenin üzüntüsü içindeyken hayretle gülmeye başladılar. Çünkü öykü tersine oynamaya başlamıştı. Uzaklaşan insanlar gerisin geriye tekrar mezarın başına geliyorlar, topraklar açılıyor, ölü dışarı çıkarılıyor, adam nasıl öldüyse öylesine diriliyor ve arkadaşlarıyla konuşarak filmin başındaki gibi yürümeye başlıyordu. Sanki hiç ölmemişti. Çocuklar gülmeye devam ediyorlardı. Ahmet makineyi durdurarak dedi ki:

“Şimdi hep beraber gülüyoruz; ama aslında ben filmin bu sahnesini, bir konu üzerinde düşünmeniz için geriye doğru aldım. Geçen gün din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde ‘Ölümden sonra dirilmek’ konusunu öğrenmiştik ya… Dersten sonra da birbirimize sormuştuk: ‘İnsan öldükten sonra bir daha nasıl dirilir?’ diye.

İşte tıpkı bu filmdeki gibi… Kıyamet günü gelip de ahiret yaşamı başladığında insanlığın yaşam serüveni geriye alınan bir film gibi devam edecek… Her şeyi yaratmış ve dünya sahnesinde bir rol vermiş olan Allah’ın emriyle herkes mezarından işte böyle kalkacak, sonra da dünyada yaptıklarının hesabını verecektir.”

Arkadaşları Ahmet’in bu konuşmasını dikkatle ve düşünerek dinlediler. Ona hak verdiler. Ahmet’e teşekkür ettiler. “Şimdi öldükten sonra dirilmek konusunu daha iyi anladık. Öldükten sonra dirileceğimize inanıyoruz ve yüce Allah’ın huzuruna ak yüzle çıkmak için dünya yaşamımızda ona ibadet ederek, iyi işler yaparak yaşayacağız.” dediler.

Gökhan EVLİYAOĞLU Çocuk ve Dua, s. 47, 48.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir