İnfak nedir, infak kültürü neleri içermektedir?

Su kuyusu, hayır çeşmesi

İnfak nedir, infak kültürü neleri içermektedir?

İnfak, Allah’ın (c.c.) hoşnutluğunu kazanmak amacıyla kişinin kendi malından harcama yapması, ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi demektir. Bu yönüyle infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit yardımı içermektedir.

Başkalarına yardımda bulunmak, insan olmanın bir gereğidir. Yardımlaşma sayesinde, yardım edilenler kadar, yardım edenler de kazanır. Dolayısıyla bütün toplum kazanmış olur. Çünkü infak, varlıklı kimselerle yoksul kimseler arasındaki sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendirir, kıskançlığı ortadan kaldırır. Bu sayede toplumun farklı kesimleri arasında denge ve huzur sağlanmış olur.

Bir kişinin başkalarına yardım etmesi nedeniyle zenginliğinde eksilme olmaz. Bilakis infakın kişinin kazancını bereketlendireceği Kur’an-i Kerimde şöyle dile getirilmiştir: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara suresi, 261. ayet.) Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için insanın kendisine verilen mallardan harcama yapması, bağışta bulunması, kişiye ve topluma pek çok fayda sağlar.

Kur’an-ı Kerim’de “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.” (Bakara suresi, 262. ayet.) buyrularak infakın başa kakmadan, incitmeden yapılması gerektiği vurgulanmıştır.

Peygamberimiz (s.a.v.) her konuda olduğu gibi infak, mütevazilik, cömertlik ve fedakarlık konularında da örnek olmuştur. Sevgili eşi Hz. Aişe’nin (r.a.) belirttiği üzere Peygamberimiz (s.a.v.), ailesiyle birlikte lüks ve israftan uzak mütevazı bir hayat sürdürmüştür. (bk. Ebû Dâvûd, İmâre, 33, 35.) Çok varlıklı olmamasına rağmen kendisinden bir şey isteyen kimseyi asla geri çevirmemiş, (bk. Müslim, Fedâil, 56.) insanların en cömerdi olarak tanınmıştır. (bk. Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1) Onun ihtiyaç halinde dahi Müslüman olan ya da olmayan herkese böylesine cömert ve fedakar davranması, kendisine duyulan sevgiyi artırmakla (bk. Müslim, Fedâil, 59.) kalmamış, inanmayanların İslam Dini’ni kabul etmesine de vesile olmuştur. (bk. Müslim, Fedâil, 58.) Özellikle yanı başındaki ilim talebeleri olan Suffe ashabına büyük değer veren Peygamberimiz (s.a.v.), zekât mallarını, hiç dokunmadan onlara yönlendirmiş, şahsına gelen hediyeleri onlarla paylaşmıştır. (bk. Buhârî, Rikâk, 17)

İslam’ın en çileli dönemlerini Peygamberimizle (s.a.v.) birlikte yaşayan sahabiler de sahip olduklarını Allah (c.c.) rızası için harcamışlardır. Her türlü sıkıntıya sabır göstermenin yanı sıra kısıtlı imkanlara rağmen Allah (c.c.) yolunda vermekten geri durmamışlardır. Medine’de refaha kavuştuklarında da servetlerini Allah (c.c.) için harcama konusunda yarışmışlardır. Peygamberimizin (s.a.v.) sadaka vermeyi emretmesi üzerine ashabın önde gelenlerinden Hz. Ömer malının yarısını feda ederken Hz. Ebu Bekir bütün malını Allah (c.c.) yolunda bağışlamış, (Tirmizî, Menâkıb, 16.) Hz. Osman da İslam toplumu için yaptığı mali fedakarlıklarla şöhret bulmuştur. Medine’ye hicret edenlerin su sıkıntısı çektiği dönemde büyük bir servet ödeyerek suyu içilebilen Rûme Kuyusu’nu satın almış ve Müslüman’ların yararına sunmuştur. Yine Peygamberimiz’in (s.a.v.) mescide katmak istediği bir araziyi satın alarak mescidi genişletmiş, Tebük Seferi’ne çıkacak ordunun teçhizatını üstlenmiş ve bütün bunların karşılığını yalnızca Allah’tan (c.c.) beklemiştir. (Nesâî, Ehbâs, 4.) İlk Müslüman’larda yerleşmiş olan bu fedakârlık ruhu, İslam’ın hâkim olduğu her toplumda çeşitli yansımalarıyla bir infak ve yardımlaşma kültürüne dönüşmüştür.

İnfak kültürü zekât, sadaka, fidye, fitre gibi maddi yardımlar, düşenin elinden tutma, danışana yol gösterme, ilim öğretme, ustalık çıraklık ilişkisi içinde meslek öğretme gibi manevi yardımlarla geçmişten günümüze devam etmiştir. Komşuluk ilişkisi içerisinde olan insanlar arasındaki infak kültürü “komşusu açken tok yatan bizden değildir” gibi İslami ilkelerle sürdürülürken daha sistemli ve kalıcı yardımlar içinse vakıflar kurulmuştur. Bu vakıflar; şifahane, imarethane, misafirhane, medrese, yol ve çeşme yapımı gibi daha pek çok alanda kurumlar aracılığıyla toplumsal fayda sağlamışlardır.

Vakıflar, İslam tarihi boyunca çok çeşitli hizmetler üstlenmişlerdir. Günümüzde de bu hizmetlerine devam etmektedirler. Vakıflar, aynı zamanda servetin zengin kesimlerden toplumun daha fakir kesimlerine doğru akışını gerçekleştirerek sosyal dengenin kurulmasında ve sosyal bütünleşmenin sağlanmasında rol almışlardır.

Leylek

Osmanlıda; hastalanan kuşların, dağda aç kalan kurtların, yaralanan atların hizmetlerine koşulmuş, onların tedavisi, beslenmesi ve nesillerinin devamı için çeşitli vakıflar kurmuştur. Cami, medrese, mektep, saray gibi her türlü yapının bol güneş alan ve rüzgâr vurmayan cephelerine “Kuş Köşkü” veya “Kuş Sarayı” da denilen kuş evleri yerleştirilmiş, mezarlardaki mermer sandukaların yanına yağmur suyu birikip kuşların içmesi için küçük tekneler yapılmıştır. Örneğin; Bursa’daki “Gurabâhâne-i Lâklâkan” denilen Leylek Hastanesi yeryüzü tarihinde eşsiz bir müessesedir.

Tarihimizde vakıflar aracılığıyla infak kültürü yaşatılmıştır. Örneğin çeyiz hazırlayan genç kızlara, yolda kalanlara, kimsesizlere yardım amacıyla vakıflar kurulmuştur. İslam tarihindeki çokça örnekleriyle karşılaştığımız bu infak anlayışı şüphesiz dinimizin bu konuyla ilgili emirleri, öğütleri ve tavsiyelerinin bir sonucudur. Müslüman’ın taşıdığı en temel özelliklerden olan sevgi ve şefkat sadece insanları değil bütün mahlukatı kuşatmış ve tarihte benzeri görülmemiş hayır müesseseleri inşa edilmiştir.

İslam dini, kıskanç ve bencil tutkulardan arındırarak insanı olgun bir Müslüman haline getirmeyi hedefler. Bu doğrultuda Yüce Allah (c.c.), nefsinin bencilliğinden korunan kimselerin kurtuluşa ereceğini bildirmiştir. (bk Haşr suresi, 9. ayet.)

Toplumda fakir-zengin ayırımı yerine saygı ve sevginin; kin ve nefret yerine kardeşliğin oluşmasının, o toplumda infak kültürünün yaşatılmasıyla mümkün olacağını unutmayalım.

İnfak ile ilgili ayetler nelerdir?

“Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Bakara suresi, 3. ayet.)

“Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler… Onlar zulmedenlerdir.” (Bakara suresi, 254. ayet.)

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân suresi, 92. ayet.)

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir