Hz. İsa
Hz. İsa
Sevgi elçisi; İsa Mesih
25 Aralık günü, Hz. İsa Mesih’in -s- miladının yıldönümüdür. Hz. İsa -s- tüm insanlar için sevmek ve Allah’ı talep etmenin peygamberiydi.
Hz. İsa -s- yüce Allah’ın emri üzerine beşikteyken konuşmaya başladı ve gafil insanlara hitap ederek şöyle dedi:
Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.
Selam olsun ilahi peygamberlere. Selam olsun rahmet yağmuru gibi susamış ruhlara yağan ve insanların solan ruhunu en yüce ilahi maarif yağmuru ile yeniden canlandıran bu büyük insanlara. Selam olsan ölüleri Allah’ın emriyle dirilten ve uyuyanları uyandıran Allah’ın peygamberi Hz. İsa’ya. Selam olsun barış ve adalete susamış insanlara; böyle bir evlat sunan sevgili annesi Hz. Meryem’e. Ve selam olsun o hazretin tealimi ile onun ve diğer ilahi Resullerin yüce düşüncelerini yaygınlaştıran sadık ve samimi izleyenlerine.
Evet, bugün yine mutlu ve güzel günlerden birini daha idrak ediyoruz. 25 Aralık günü, Hz. İsa Mesih’in -s- miladının yıldönümüdür. Hz. İsa -s- tüm insanlar için sevmek ve Allah’ı talep etmenin peygamberiydi. Kur’an’ı Kerim’in Meryem suresinde belirtildiği üzere, Hz. İsa -s- yüce Allah’ın emri üzerine beşikteyken konuşmaya başladı ve gafil insanlara hitap ederek şöyle dedi:
Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.
Hz. İsa -s- çeşitli Yahudi gruplar inançlarında kendi aralarında büyük anlaşmazlıklar yaşadıkları bir sırada dünyaya geldi. O dönemde Yahudilerden Sıddukiler ve Ferisiler adında iki büyük tarikat halkın inançlarına hükmediyordu. Sıddukiler dini gelenekleri korumak üzere Roma imparatorluğu ile işbirliği yapan ve Yunan kültürü ile hiç bir inatlaşmaları olmayan eşraf ve din adamlarından oluşuyordu. Zira bu tarikat Allah teala kutsal kitapta yer alan ahlak ilkelerini Yahudi olmayan toplumların arasında da yaygınlaştırdığına inanıyordu.
Bu tarikatın karşısında daha fazla nüfuza sahip olan Ferisiler vardı. Ferisiler Yahudilerin başka kavimlerden ayrı olmaları, onları taklit etmemeleri ve onlara karışmamaları gerektiğine inanıyordu. Ferisilere göre Yahudiler din ve kültürünü kaybetme pahasına servet ve devlete kavuşmamaları gerekirdi.
Ferisiler Filistin’in her tarafında vardı ve Yahudilerin Beytulmukaddes’in dışında ibadet etmek ve bir araya gelmek için yaptıkları sinagoglara musallat olmuştu.
Sıddukiler ve Ferisilerden başka Yahudilerin arasında Sameriler ve yine bağnazlıkla ün yapan Zilotlar gibi tarikatlar da vardı. Sameriler diğer Yahudi tarikatlara göre kafir sayılıyordu. Zilotlar ise Filistin’in Romalılarca işgal edilmesine karşı çıkan ve terör eylemlerine baş vuran agresif ve şiddet yanlısı bir tarikattı. Zilotlar sadece Romalıları değil, aynı zamanda din ve vatan üzerinde yeteri kadar bağnaz olmadığını düşündükleri kendi Yahudi soydaşlarını da hedef alıyordu.
Hz. İsa Mesih –s– böyle bir ortamda dünyaya geldi. Aslında Yahudilerin hangi tarikattan olursa olsun önde gelen büyükleri eski kitap ve kaynaklarından topladıkları bilgilere dayanarak Hz. İsa’nın özelliklerini biliyordu, ama işin ta başından itibaren hepsi o hazreti inkar etmeye ve bu büyük ilahi peygamberle mücadele etmeye başladı.
Yahudilerin büyükleri ilk tepkilerinde Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’i fesatla suçladı ve böylece anne ve bebeğini halka taşlatmak istedi. Ancak Hz. İsa’nın beşikte konuşmaya başlaması ve “Ben, Allah’ın kuluyum. O, bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı.” demesi ile birlikte bu komplo etkisiz hale geldi ve anne ve bebeği birlikte bu komplodan kurtuldu.
Hz. İsa –s– miladi 30 yılında peygamber olarak seçildi. Hristiyanların incillerinden anlaşıldığı üzere Hz. İsa –s– risaletini halka ilan etti ve onları tealimini izlemeye davet etti. Hz. İsa –s– ayrıca Yahudilerin sapkınlıkları ile mücadele etmeye ve onları yanlış yolu izlemekten vazgeçirmeye çalıştı ve helal ile haram arasındaki farklılıkları anlattı ve Yahudilere haram edilen bazı haramları helal etti. Buna göre Meta İncili’nin Hz. İsa’dan halka hitaben naklettiği cümle de şöyleydi: Tevbe edin, zira göklerin melekutu yakındır.
Hz. İsa –s– insanları hidayete erdirme ve irşad etmenin yanında hastalara şifa dağıtıyor, anadan doğma görme engelli insanlara görme yeteneğini veriyor, pisi hastalığına yakalananları iyileştiriyor ve ölüleri diriltiyordu. Hz. İsa –s– çamurdan bir kuş yapıyor ve ona üflüyordu ve çamur parçası yüce Allah’ın izniyle canlanıyordu.
Hz. İsa –s– mustazafların ve mahrum ve mağdur insanların yar ve yardımcısıydı ve kadınlara ve çocukları iyilik ve ihsanda bulunuyordu. O hazret aynı zamanda bazı Ferisilerin uyguladıkları sıkı kurallara ve Zilotların radikal hareketlerine karşı çıkıyordu.
Hz. İsa –s– insanları hidayete erdirmek ve Yahudileri doğru yola getirmek için büyük acılara katlandı. O hazret bunca acı ve zorluğa katlanırken, İsrailoğullarından bazıları sapkınlık ve günah üzerinde ısrar ettiğini ve yanlış yoldan dönmek istemediklerini anladı ve bu yüzden kavmi arasında kıyam ederek şöyle dedi: kimler bana Allah’ın yolunda yardımcı olmak istiyor? Hz. İsa’nın bu çağrısına seyrek sayıda insan olumlu karşılık verdi. Bunlar bir grup pak insandı ve Allah teala Kur’an’ı Kerim’de bunlardan havariler şeklinde söz etmiştir. Havariler Hz. İsa’ya –s– her türlü yardımda bulunmaya hazır olduklarını ilan ederek şöyle dedi:
Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız, cevabını verdiler. Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber’e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler.
Bu gelişmenin üzerine Hz. İsa –s– havarileri de yanına alarak Filistin’in Kuzey bölgelerini gezdi ve insanları Allah’ın hakiki dini ile tanıştırdı. Hz. İsa’nın sıradan insanlar için beyan ettiği ilahi maarif onları hayrete düşürürken, toplumun yöneticilerini ve devlet adamlarını öfkelendiriyordu. Zira Hz. İsa –s– Yahudilerin önde gelen büyüklerinin zevki sefa sürmelerine şiddetle karşı çıkıyordu. Hz. İsa –s– açısından hiç bir fesat biçimi haklı gösterilemezdi. Bu yüzden bir çok kesim o hazrete karşı çıkmak ve tekzip etmekle el ele verdi ve bu ilahi insanı yok etmek için komplo kurdu. Muhalifleri şom hedeflerine ulaşmak için Roma imparatorunu da kışkırtarak bu durum böyle devam ettiği takdirde onun iktidarı devrileceğini ve bu yüzden iktidarını korumak için Hz. İsa’yı öldürmekten başka çaresi olmadığını telkin etmeye başladı.
Muhaliflerin komplosundan haberdar olan Hz. İsa –s– havarileri de yanına alarak bir bahçede saklandı. Ancak Yahuda adında biri o hazretin saklandığı yeri ifşa etti. İmparatorun askerleri gece vakti oraya baskın düzenleyerek Hz. İsa ve havarileri kuşatma altına aldı. Kendilerini tehlikede gören havariler Hz. İsa’yı yalnız bıraktı, ancak o tehlikeli anlarda Allah teala Hz. İsa’yı yalnız bırakmadı ve onu muhaliflerinin gözünden sakladı. Yüce Allah Hz. İsa’ya –s– ihanet eden Yahuda’nın yüzünü o hazrete benzetti ve böylece askerler onu Hz. İsa zannederek yakaladı. Yahuda yaşadığı panik yüzünden kendinden geçti ve ağzı kenetlendi ve böylece gerçek kimliğini açıklayamadı. Yahuda konuşmaya başlayınca ve kendisi Hz. İsa olmadığını söyleyince de artık çok geç olmuştu ve hiç kimse onun sözüne inanmadı ve sonuçta çarmıha gerildi.
Bu maceraya şahit olan insanlar Hz. İsa’nın öldürüldüğünü zannetti, ancak Kur’an’ı Kerim’in de buyurduğuna göre Hz. İsa ne öldürüldü, ne de çarmıha gerildi ve sadece insanlar öyle zannetti.
Hz. İsa –s– göklere çıktıktan sonra havariler o hazretin yolunu sürdürmeyi üstlendi. Harvarilerin arasında Hz. İsa’ya –s– ilk iman edenlerden biri olan Peter ya da Şamon, insanları hidayete erdirmek ve diğer elçileri yönlendirmekle görevlendirildi. Şamon diğer havarileri Hz. İsa’nın talimatı üzerine dünyanın diğer yörelerinde yaşayan İsrailoğullarına gönderdi ve İncil’i tebliğ etmeye başladı.
Günlerden bir gün Hz. İsa –s– havarilerin yanına gitti ve şöyle dedi: Benim bir hacetim ve ricam var, eğer yerine getireceğinize dair söz verirseniz onu söyleyeceğim. Havariler şöyle dedi: ey Allah’ın Peygamberi, ne emredersen itaat ederiz. Bunun üzerine Hz. İsa –s– yerinden kalktı ve havarilerin ayaklarına doğru eğilerek bir bir yıkamaya başladı. Havariler bu durumdan hem utandı, hem rahatsız oldu, fakat Hz. İsa’nın ricasını kabul edecekleri yönünde söz verdikleri için teslim oldular ve o hazret de hepsinin ayağını bir bir yıkadı.
Hz. İsa’nın –s– işi bitince, havariler şöyle dedi: ey Allah’ın Peygamberi, sen bizim muallimimizsin. Doğrusu sen değil, asıl bizim senin ayağını yıkamamız gerekirdi. Hz. İsa bin Meryem –s– şöyle dedi: Bunu yaptım zira size insanlara hizmet etmek için en şayeste kişilerin alimler olduğunu öğretmek istedim. Bunu yaptım ki tevazulu davranmış olayım ve siz de tevazu dersini almış olun ki benden sonra halkı talim ve irşad etmeyi öğrenin ve yönteminiz tevazu ve halka hizmet etmek olsun. Aslında hikmet kibir zemininde değil, tevazu zemininde gelişir, nitekim bitkiler de dağların sert zemininde değil, ovaların yumuşak toprağında yetişir.
ÇOK 👍👌👌😁😁😁
2016 ocak 20 mersinde doğdum
çok iyi yazılmış bir duadır bu kim yazdıysa eline koluna sağlık
Saçlarımız ne modeline örnektir
KELOĞLAN İLE NASREDDİN HOCA Keloğlan kasabaya tavuk satmaya gitmiş. Pazara gelince elindeki iki tavuğa müşteri aramaya başlamış. Adamın biri tavuklara…