Her şeyin bir düzen ve uyum içinde olması ile kader arasında ne tür bir ilişki vardır?

Allah (c.c.), evrenin düzeni ve işleyişini birtakım yasalara bağlamıştır.

Her şeyin bir düzen ve uyum içinde olması ile kader arasında ne tür bir ilişki vardır?

Her şeyin bir düzen ve uyum içinde olmasının anlamı nedir?

Allah’ın (c.c.) her şeyi belli bir ölçü, düzen ve uyum içerisinde programlamasına kader denir. Zamanı geldiğinde olayların bu programa uygun olarak gerçekleşmesine kaza denir. Örneğin yağmurun yağmasıyla ilgili yasaların Allah (c.c.) tarafından programlanması kaderdir. Bu kadere uygun olarak zamanı gelince yağmurun yağması ise kazadır. Nitekim Yüce Allah (c.c.) bir ayette, “Biz suyu gökten (belirlediğimiz) bir ölçüye göre indiriyor, sonra da onu yeryüzünde tutuyoruz…” (Mü’minûn suresi 18. ayet.) buyurmuştur.

Allah (c.c.), evrenin düzeni ve işleyişini birtakım yasalara bağlamıştır. Bunların başında fiziksel yasalar gelir. Fiziksel yasalar; madde ve enerjinin oluşumu, değişimi, yapısı, hareketi ve maddeler arası ilişkilerle ilgili prensiplerdir. Deney, gözlem ve araştırmalar neticesinde anlaşılabilen bu yasalar değişmez olup evrensel bir niteliğe sahiptir ve Allah’ın (c.c.) evrende yarattığı düzenin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. Örneğin evrendeki cisimler, birbirlerini
bir kuvvetle çeker ve iterler. Cismin kütlesi ne kadar büyük olursa çekme ve itme kuvveti o kadar büyük olur. Böylece çekme ve itme kuvveti dengelenmiş olur. Güneş, bu kuvvetle gezegenleri kendine doğru çeker ve onların yörünge üzerinde kalmalarını sağlar.

Fiziksel yasalar; Allah’ın (c.c.) üstün kudret sahibi olduğunu ve her şeyi hakkıyla bildiğini gösterir. Bu konuda Allah (c.c.) şöyle buyurur: “Onlara bir delil de gecedir ki biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de birden karanlığa gömülürler. Güneş de (bir delildir onlara), akar gider yörüngesinde. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın yaratmasıdır…” (Yâsîn suresi, 37-40. ayetler.)

Biyolojik yasalar; canlıların yapısı, beslenmesi, korunması, gelişmesi ve üremesiyle ilgili yasalardır. Her şeyi bir sebebe bağlayan Allah (c.c.); bitki, insan ve hayvanların yaratılışını biyolojik yasalara bağlı kılmıştır. Örneğin Allah (c.c.) bütün canlıları çift olarak yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyurulmaktadır: “Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çift çift yaratan odur. Geceyi de gündüzün üzerine o örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Ra’d suresi, 3. ayet.)

Evrendeki biyolojik yasalara uygun olarak her canlı türü farklı üreme şekilleriyle dünyaya gelmektedir. Örneğin bitkilerdeki üremeyi sağlayan tozlar rüzgarla bir bitkiden başka bir bitkiye taşınırlar ve birbirlerini aşılarlar. Hayvanların bir kısmı yumurtlama ve bir kısmı da insanlar gibi doğum yoluyla ürerler. İnsanların yaratılış gerçeği hakkında Allah (c.c.) şöyle buyurur: “(Ey insanlar!) Biz sizi basit bir sudan yaratmadık mı? İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik, sonra da ona ölçülü bir biçim verdik…” (Mürselât suresi, 20-23. ayetler.)

Allah’ın (c.c.) Yarattığı Evrende bir düzen olmasaydı neler olurdu?

Dünya, kendi ekseni etrafında belirli bir hızla dönmekte, gece ve gündüz oluşmaktadır. Dünya’nın dönüş hızı çok daha yavaş olsaydı gece ve gündüz süreleri daha uzun olurdu.

Dünya’nın etrafını saran atmosfer, yer çekiminin etkisiyle dünyanın çevresinde yer almaktadır. Atmosfer tabakası daha ince olsaydı, atmosferde yanarak parçalanan meteorlar, büyük kütleler hâlinde dünyamıza düşer ve bize zarar verebilirdi.

Dünya’nın uydusu olan Ay, Dünya’ya yaklaşık 384 bin km uzaklıktadır. Ay, daha yakın olsaydı, “gelgit” olayları daha etkili olurdu. Bu durumda canlılar zarar görebilirdi.

Güneş, çekim kuvvetiyle gezegenleri kendine doğru çeker ve onların yörünge üzerinde kalmalarını sağlar. Eğer Güneş’in çekim kuvveti olmasaydı, gezegenler birbirlerine çarparak parçalanır, evrenin düzeni bozulurdu.

Hayvanların vücut yapıları yaşayabilecekleri biçimde yaratılmıştır.

Hayvanların vücut yapıları yaşayabilecekleri biçimde yaratılmıştır. Örneğin balıklar suda solunum yapabilmek için solungaca, kuşlar uçabilmek için iki kanada ihtiyaç duyarlar. Etle beslenen hayvanların çene yapıları, otla beslenenkilerden farklıdır. Deve, sıcak iklimde günlerce susuz yaşayabilme özelliğine sahiptir. Yılan, kertenkele ve kaplumbağa gibi hayvanlar hava ısınıncaya kadar kış uykusuna yatarlar.

Allah (c.c.), toplumsal olaylar arasında var olan sebep-sonuç ilişkisini gösteren yasalar koymuştur. Bunlara toplumsal yasalar denir. Örneğin gelir dağılımının adil olduğu toplumlarda yoksulluk azalır, adaletin olmadığı toplumlarda barış bozulur. Eşitlik ve adalet yoksa toplumda bunalım ve kargaşa ortaya çıkar.

Kuraklık sonucu açlık ve susuzluk yaşayan insanların, yaşanabilir yerlere göç etmeleri ve tarımsal üretimin azalıp sanayileşmenin artmasıyla köyden kente göçün hızlanması toplumsal yasalara örnek verilebilir.

Kur’an-ı Kerim’de insanlar gibi toplumların da bir ömrü olduğunu belirten toplumsal yasalardan bahsedilir. Örneğin bir ayette bu husus şöyle ifade edilir: “Her toplumun (belirli) bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilirler ve ne de bir an öne alabilirler.” (A’râf suresi, 34. ayet.)

Toplumsal yasalar Kur’an-ı Kerim’de “sünnetullah” kavramıyla dile getirilir. Sünnetullah, Allah’ın (c.c.) evrene
koymuş olduğu yasalardır. Bir ayette bu durum şöyle ifade edilir: “…Sen Allah’ın yasasında (sünnetullahta) hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen Allah’ın yasasında asla bir sapma da göremezsin.” (Fâtır suresi, 43. ayet.) Kur’an-ı
Kerim, toplumsal yasaların işleyişi hakkında düşünmeyi ve buna göre davranmayı öğütler: “Onlar yeryüzünde
gezip kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmazlar mı?…” (Fâtır suresi, 44. ayet.)

Toplumsal bozulma ve çöküntü, toplumun tümünü etkiler. Yüce Allah’ın (c.c.) belirlediği değişmez toplumsal yasaları (sünnetullah) dikkate almayan toplumların çöküşü kaçınılmaz olmuştur. Kur’an’da anlatılan peygamber
kıssalarına bakıldığında peygamberlerin uyarılarına aldırış etmeyen toplumların ağır bedel ödedikleri görülür.

Toplumsal yasaları bilmek, insanların çevresiyle uyum içerisinde yaşamalarını sağlar. İnsanların birbirlerinin hak
ve hukuklarına özen göstermelerini ve zarar verici davranışlardan kaçınmalarını gerektirir. Yapılan haksızlığın
sadece haksızlık yapanı değil, bütün toplumu etkileyeceği konusunda Kur’an’da şöyle buyrulur: “(Öyle) Bir
fitneden sakının ki aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz (hepinize erişir)…” (Enfâl suresi, 25. ayet.) Bu bakımdan adalet, sağlık ve güvenlik konularında toplumsal bilincin oluşması, toplumun huzuruna katkı sağlar. Bizler de toplumsal yasalar gereği, başkalarına iyilikte bulunmalı ve yararlı birey olmaya çalışmalıyız.

‘‘Biz her şeyi bir ölçüye (bir düzene, plana) göre yarattık.’’ (Kamer suresi, 49. ayet.)

‘‘Güneş de yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah’ın kanunudur.’’ (Yâsîn suresi, 38. ayet.)

‘‘O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı.’’ (Alak suresi, 2. ayet.)

‘‘Her toplumun belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilirler ve ne de bir an öne alabilirler.’’ (A’râf suresi, 34. ayet.)

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir