Berat Kandili Nedir?

Berat Kandili Nedir?
Berat kandili ile ilgili kutlama ve tebrik mesajları
Berat Kandilinin Önemi ve Anlamı
Her yıl Şaban ayının on dördüncü gününü on beşinci gününe bağlayan gece Berat gecesidir.
Berat Kandili; Şaban ayının 15. gecesi idrak edilir. Ramazanın müjdecisidir.
Berat, borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan beraet etme, kurtulma, günahlardan arınma, temize çıkma, ilâhî af ve rahmete nâil olma anlamlarına gelir. Berat kelimesi; borçtan kurtulma, temize çıkıp aklanma, ceza veya sorumluluktan kurtulma gibi mânâlara gelir.
Berat kelimesinin aslı ”Berâettir.” Beraat sözlükte, ”bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak” demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Berat gecesi de diğer gecelerimiz gibi her birimiz için birer, tefekkür, tezekkür ve yenilenme gecesidir. Berat kandili, Allah’ın rahmet, lütuf ve mağfiretiyle tecelli ederek, kullarına bağışlanma kapılarını sonuna kadar araladığı; müminlerin dualarına icabet ettiği, günahlarını affettiği, yapılan ibadetleri kat kat mükâfatlandırdığı bir zaman dilimidir.
Mübarek Berat Kandili gecesini ibadetle geçirmenin pek çok sevabı vardır. Mübarek Berat Kandili hakkında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur;
“Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (kandilden sonraki gün) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah’u Teâlâ o andan fecir oluncaya (sabaha) kadar: “Benden mağfiret (bağışlanma) dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim (affedeyim, bağışlayayım). Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâya) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim” diye buyurur.” (İbn Mâce)
Hadis-i Şerifte anlaşılacağı gibi O Gece (Berat Kandili Gecesi) İlâhi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakka iletip isteklerini Ondan talep eden ve belalardan Ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık, her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan da ne kadar bedbahttır, ziyandadır.
Hz. Âişe vâlidemiz, Peygamber efendimizin Berât gecesinde, sabaha kadar ibâdet ettiğini görünce sordu:
– Yâ Resûlallah, Allahü teâlânın en sevgili kulusun! Buna rağmen niçin bu kadar kendini yoruyorsun?
Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi:
– Ey Âişe, ben şükredici kul olmayayım mı? Ey Âişe, sen bu gecede, ne olduğunu bilir misin?
Âişe vâlidemiz tekrar sordu:
– Bu gecenin diğer gecelerden üstünlüğü nedir yâ Rasûlallah?
Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi:
– Bu sene içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu sene içinde öleceklerin isimleri bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip edilir. Bu gece herkesin ameli ve işleri Allahü teâlâya arz olunur.
Bu gecenin dört adı vardır; mübarek gecenin en meşhur adı ”leyle-i beraa” (Berat Gecesi) olmakla birlikte ”leyle-i mübareke”, ”leyle-i rahmet” ve ”leyle-i sakk” isimleridir.
Berat; kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür.
Berat; bizlere her türlü şer, kötülük, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikten beri olmayı, onlardan teberra ederek uzak kalmayı öğretir.
Hz. Peygamber şöyle buyurur:
“Şaban ayının 15. gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim! Yok mu rızık isteyen, rızık vereyim! Yok mu şifa isteyen, şifa vereyim!.. Yok mu başka isteği olan ona da istediğini vereyim” (İbn Mâce, Sünen, “İkâmetü’s-salât”, 191.)
Hadis-i Şerifte anlaşılacağı gibi O Gece (Berat Kandili Gecesi) İlâhi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakka iletip isteklerini Ondan talep eden ve belalardan Ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık, her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan da ne kadar bedbahttır, ziyandadır.
Yüce Allah, günah işleyen kullarının Allah’ın af ve merhametinden ümit kesmemelerini istemektedir: “(Ey Peygamberim!) De ki, “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer, 53)
Daha bir çok ayet …
Yüce Allah, ısrarla kullarından tövbe ve istiğfar etmelerini istemekte ve kendisinin çok bağışlayan, çok merhamet eden ve çok seven olduğunu bildirmektedir. Tövbe ve istiğfar emrinden sonra “Rahîm”, “Ğafûr”, “Ğaffâr” ve “Vedûd” isimlerinin zikredilmesi çok anlamlıdır. Bu isimler, Allah’ın kendisine yönelen kullarını boş çevirmeyeceğini, dilek ve isteklerini kabul edeceğini, merhametinin, bağışlamasının ve sevgisinin çokluğunu bildirmeye yönelik olarak zikredilmiştir. Dolayısıyla Allah, kullarını tövbe ve istiğfara teşvik etmektedir.
Sahabeden Ebu Zer (r.a.), Peygamberimizin Rabbinden şöyle rivayette bulunduğunu bildirmiştir: “Ey Kullarım! Siz gece ve gündüz günah işliyorsunuz. Ben günahların hepsini bağışlarım. Bu sebeple benden af ve mağfiret isteyin ki sizi bağışlayayım.” (Müslim, Birr, 54) “Ey kullarım! Benim koruduğum kimse hariç hepiniz günahkârsınız. Bu sebeple benden bağışlanma isteyiniz ki sizi bağışlayayım. Sizden kim Benim bağışlamaya kadir olduğumu bilir ve Benden kudretimle bağışlanma dilerse onu bağışlarım.” (İbn Mâce, Zühd, 30)
Bu hadisler hem insanların her zaman günah işleyebileceklerini hem de Allah’ın af ve mağfiretinin çokluğunu, kulun Allah’a yönelmesi hâlinde gece-gündüz her zaman ve her mekânda onu bağışlayabileceğini beyan etmektedir. Bu itibarla günah işleyen insan, işlediği günah ne kadar çok ne kadar büyük olursa olsun günahlarına şartlarına uygun tövbe eder ve Allah’tan af ve mağfiret dilerse Allah onu bağışlar. Dünyada Allah’ın affetmediği hiçbir günah yoktur. İster şirk, nifak, ayetleri yalanlama ve alay gibi inkâr olan günahlar olsun; ister içki, kumar, zina, hırsızlık, yalan ve gıybet gibi haramlar olsun; isterse namaz, oruç, hac, zekât ve zikir gibi farzları terk etmek olsun, tövbe edildiği zaman Allah kulunu bağışlar. İnkârın tövbesi iman etmek, isyanın tövbesi; günaha pişmanlık duyup Allah ve peygambere itaate başlamak, hayat tarzını İslam’a uygun hâle getirmek, salih ameller işlemek, haram ve günahlardan sakınmaktır. Kul hakkı içeren günahlardan kurtulabilmek için ayrıca hak sahibine hakkını ödemek ve helallik almak gerekir.
Günahlara tövbe etmekte acele edilmesi, hayatta iken ve ölüm ile burun buruna gelmeden önce tövbe edilmesi gerekir. Çünkü ölümle karşı karşıya kalındığı anda artık tövbe kabul edilmez: “Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Yoksa (makbul) tövbe, günahları işleyip işleyip nihayet ölüm kendisine gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır. (Nisa, 17-18)
Ayetin “Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” cümlesi ile şirkin büyük günah ve iftira olduğu bildirilmiştir. Çünkü Allah tektir, eşi ve benzeri yoktur. Allah’tan başka bir insanı veya başka bir varlığı ilâh kabul eden kimse yalan söylemiş, iftira etmiş ve kendisine zulmetmiş olur. “Şirk, hiç şüphesiz büyük bir zulümdür.” (Lokman, 13)
“Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (Nisa, 48)
Nisa suresinin 48. ayeti, Yüce Allah’ın şirk gibi inkâr olan günahları tövbe etmeden bağışlamayacağını, diğer günahları bağışlayabileceğini beyan etmektedir. Tövbe edildiği zaman Allah, dünyada şirk dâhil bütün günahları bağışlar. Allah kâfir, müşrik ve münafık olarak ölenleri ise ahirette asla bağışlamaz. Bu kimseler cehenneme atılır ve burada ebedî olarak kalırlar. Mümin olarak ölen ancak büyük günahı bulunan kimsenin hâli Allah’a kalır. Allah, ahirette kul hakları hariç diğer günahları dilerse affedebilir. Eğer affetmezse günahı nispetinde günahkâr mümini cehennemle cezalandırır, sonra cehennemden çıkartır ve mümin olmanın mükâfatı olarak cennete koyar. (Buharî, İman, 13, No: 22) Kul hakkı ihlâl eden müminin, dünyada hak sahibine hakkını ödemesi veya hak sahibinden helâllik dilemesi gerekir. Çünkü Allah, kul hakkını helal etmez. Ahirette kısaslaşma olur. Kul hakkı ihlâl eden kimsenin sevaplarından alınır, hak sahibine verilir. Sevapları biterse hak sahibinin hakkı nispetinde günahı alınır, kul hakkı ihlâl eden kimsenin boynuna yüklenir ve böylece bu kimse “müflis” durumuna düşer ve cehenneme atılır. (Müslim, Birr, 59) Peygamberimiz (s.a.s); “Kim bir Müslüman’ın hakkını gasp edip alırsa, Allah onu cehennemle cezalandırmayı gerekli kılar ve ona cenneti haram kılar.” Bir sahabînin “Basit bir şey olsa da mı ey Allah’ın Elçisi!” diye sorması üzerine, “Erak (misvak) ağacından bir dal alsa bile” (Müslim, İman, 218) buyurarak kul hakkının önemine vurgu yapmış ve Allah’ın kul hakkını affetmeyeceğini beyan etmiştir.
Mevlamız günah yüklerimizden berat etmiş olarak Ramazan-ı şerife girmeyi nasip eylesin. Amin.
Berat Kandilinde Neler Yapılır? Nasıl İbadet Edilir?
‘Apaçık kitaba yemin olsun ki, Biz Kur’an-ı mübarek bir gecede indirdik. Biz, gerçekten uyarıcıyız. O mübarek gecede, her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir…’
(Duhan, 44/1-4)
Ayette geçen, ‘mübarek gece’den maksat; Berat gecesidir. Kur’ânın bu gecede, Yedinci semadan dünya semasına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimize indirilmeye başlandı.
Bu gecenin, dört adı vardır. “Mübarek gece”, “Berae gecesi” “Sakk gecesi”, “Rahmet gecesi”. Ve denildi ki bununla Kadir Gecesi arasında kırk gün vardır. Berae ve Sakk gecesi denilmesi hakkında da denilmiştir ki, haraç tamamen alındığı zaman beraetlerini (temize çıkmalarını) dile getiren bir sened yazıldığı gibi, Allah Teâlâ da bu gece mümin kullarına beraet yazar. Ve denilmiştir ki bu gecede beş özellik vardır:
Bu gecenin beş özelliği vardır:
1) Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır.
2) Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah tarafından melekler gönderilir.
3) Bu gece bağışlanma ve af gecesidir.
4) Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür.
5) Bu gecede Peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir. Bu yetkinin üçte biri Şaban’ın on üçüncü günü, üçte biri Şaban’ın on dördüncü günü, geri kalan üçte biri de Şaban’ın on beşinci günü verilmiştir.
Berat Kandili Gecesinde yapılacak ibadetler nelerdir?
Kur’ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur’ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.
Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.
Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.
Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli.
Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.
Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.
Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.
Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.
Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.
Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.
Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.
Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli;
Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.
Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı.
Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
Hayattaki manevî büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.
Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.
Allah bizleri, bu geceyi ve her geceyi hakkıyla eda eden kullarından eylesin. Amin.
ÇOK 👍👌👌😁😁😁
2016 ocak 20 mersinde doğdum
çok iyi yazılmış bir duadır bu kim yazdıysa eline koluna sağlık
Saçlarımız ne modeline örnektir
KELOĞLAN İLE NASREDDİN HOCA Keloğlan kasabaya tavuk satmaya gitmiş. Pazara gelince elindeki iki tavuğa müşteri aramaya başlamış. Adamın biri tavuklara…